
Gün içinde aklımızdan geçen yaklaşık altı bin düşünce var. Bazıları öylesine gelip geçerken, bazıları zihnimizde fazlaca yer eder. Peki, bazı düşünceler neden zihnimize kazınırken, bazıları bir bulut gibi geçip gider? Klinik Psikolog, Psikoterapist Dr. Yasemin Meriç Kazdal yazdı.

Gün içinde aklımızdan geçen yaklaşık altı bin düşünce var. Bazıları öylesine gelip geçerken, bazıları zihnimizde fazlaca yer eder. Otobüs beklerken, yemek yerken, arkadaşlarımızla sohbet ederken… Zihin asla durmaz; bir film şeridi gibi sürekli bir akış içindedir. Peki bu kadar çok düşünce aklımızdan geçerken, hangileri bizi gerçekten etkiler? Dahası, bazı düşünceler neden zihnimize kazınırken, bazıları bir bulut gibi geçip gider? DÜŞÜNCE AKIŞININ GİZLİ DİNAMİĞİÖnce şu soruyu soralım: Bugün düşündüklerinizin kaçını gerçekten hatırlıyorsunuz?

Zihin, bir düşünceye odaklandığında dikkatimizi tamamen ona yönlendirir. Ta ki bir yenisi gelip onun yerini alıncaya kadar. Aslında bu değişkenlik sağlıklı zihinsel işleyişin doğal bir parçasıdır. Fakat bu akış içinde bazı düşünceler öyle bir takılı kalır ki, onları "gerçekmiş" gibi algılamaya başlarız. Oysa en temel psikolojik gerçek şudur: Düşünceler, sadece düşüncelerdir. Onlar ne kehanettir, ne de bir olayın garantisi.

Zihne hangi düşüncenin geleceği bilinçdışı bir süreçtir ve çoğu zaman kontrol edilemez. Ama o düşünceye nasıl tepki verdiğimiz, onun zihnimizde ne kadar kalıcı olacağını belirler. Bir düşünceye ne kadar odaklanır, ne kadar anlam yüklersek; o düşünce o kadar büyür, güçlenir ve belleğimizde yer eder. Örneğin; “Ya çocuğum okuldan dönerken kaybolursa?” Bu düşünce aklınıza düştüğünde, kalp atışınız hızlanabilir, terleyebilirsiniz, midede bir kasılma hissedebilirsiniz. Çevreniz hemen "Aman düşünme böyle şeyler!" diyebilir. Siz de panikle bu düşünceyi kovmaya çalışırsınız. Ancak ironik bir şekilde, unutmaya çalıştığınız düşünceler daha da güçlenir. Çünkü bastırılan her düşünce, zihnin derinliklerinde yer bulur ve geri dönmek için fırsat kollar. Bu durum uzun vadede anksiyete, depresyon ya da obsesif kompulsif bozukluk gibi psikolojik sorunlara zemin hazırlayabilir. DÜŞÜNCEYLE MÜCADELE DEĞİL, FARKINDALIKPeki böyle durumlarda ne yapmalı? Düşünceden kaçmak yerine, onunla nasıl sağlıklı bir ilişki kurabiliriz?

“Bu da diğerleri gibi sadece bir düşünce.” Aynı gün içinde gelen binlerce düşünceden biri... 2. GEÇİP GİTMESİNE İZİN VERİNOnunla savaşmayın, yok etmeye çalışmayın. Düşünceye direnmek, onu daha güçlü yapar. Akışına bırakmaksa gücünü azaltır. 3. ZİHNİNİZİ SORGULAMAYI ÖĞRENİNKendinize şu soruları sorun: “Bu düşünceyi daha önce de yaşadım mı? Sonra ne oldu?” “Düşünmem, bunun gerçekleşeceği anlamına mı gelir?” “Bu düşünceyi fark edip, sadece gözlemleyebilir miyim?” “Bu, gün içinde gelip geçen diğer düşüncelerden farklı mı gerçekten?” Bu tür sorular, zihninizin düşüncelerle kurduğu ilişkiyi yeniden yapılandırmanıza yardımcı olur.

Bazen zihnimiz tehdit algısıyla hareket eder. “Ya kötü bir şey olursa?” düşüncesiyle tetikleniriz. Bu anlarda, düşüncenin gerçeği temsil etmediğini kendimize nazikçe hatırlatmak gerekir. O rahatsız edici düşünce yeniden geldiğinde, onunla savaşmak yerine şöyle demek çok daha etkili olabilir: “Yine geldin ha… Tamam, seni de fark ettim.” Bu yaklaşım, düşünceye gereksiz anlam yüklemenin önüne geçer ve düşünceyle savaşmayı bırakmanızı sağlar. Çünkü düşünceler kontrol edilmesi gereken düşmanlar değil, sadece gelip geçen misafirlerdir.

Ve Son Olarak... Zihinsel sağlığımız için düşüncelerle ilişkimize dikkat etmek, çoğu zaman çevresel koşulları değiştirmekten daha etkilidir. Ve eğer bu süreci tek başınıza yönetmekte zorlanıyorsanız, bir uzmandan destek almak güçlü ve sağlıklı bir adım olacaktır. Unutmayın, zihin bir ormandır. Hangi yolu takip edeceğiniz, neyin büyüyeceğini belirler.