Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, emeklilikle ilgili "yaşı yükseltme" diye bir gündemlerinin olmadığını belirterek "Şu anda, böyle bir çalışmamız yok" dedi. Türkiye’de ikamet eden yabancılara ilişken son verileri de paylaşan Yılmaz, yabancı sayının 4,7 milyon olduğunu bunlardan 3,3 milyonunun Suriyeli göçmen olduğunu açıkladı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında 5 yıllık 12'nci Kalkınma Planı'nı görüşmek üzere toplandı. Hükümet adına komisyona katılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı. "YAŞLANMADAN ZENGİNLEŞMEYİ DÜŞÜNÜYORUZ" Yılmaz, milletvekillerinin 'Demografik fırsat penceresi kaç yılında bitiyor?' şeklindeki sorularına, "2037'ye, 2040'lara kadar bir fırsat dönemindeyiz. Yaşlanmadan zenginleşmeliyiz. Eğer bunu başaramazsak, yaşlanmadan zenginleşemezsek yoksul ve yaşlı bir nüfusa dönüşme riskimiz var, bu da gerçekten en kötü durum. Gençseniz ve yoksulsanız ümidiniz var demektir, yaşlıysanız ve zenginseniz yaşlı nüfusunuzu idare edebilirsiniz ama en kötü durum zenginleşmeden yaşlanmak. Gelişmekte olan bazı ülkelerin bu riskle karşı karşıya olduğunu söyleyebilirim. Türkiye bunu aşacaktır diye inanıyorum. 2053 perspektifinde şu anda orta gelir düzeyindeyiz, üst orta gelir planda öngördüğümüz, bu plan dönemi sonunda yüksek gelirli ülkeler ligine alt sıralardan da olsa katılmak ve daha sonra daha üst noktalara doğru gitmek" dedi. Türkiye'nin on üç, dört yıldır en yüksek insani gelişmişlik grubunda bir ülke konumuna geldiğini aktaran Yılmaz şöyle devam etti: "İlk 50 ülke arasındayız. En yüksek insani gruptayız, bu iyi bir şey ama bunu daha da ileriye taşımamız lazım. Orada da 3 tane alt parametreyle hesaplıyorlar. Satın alma gücü paritesine göre milli geliriniz, kişi başına geliriniz; eğitim hem örgün eğitimde geçirilen süre hem beklenen süre; bir de sağlık, doğuşta yaşamda kalma ümidi gibi farklı 3 ana eksende hesaplanan bir gösterge. Burada Türkiye iyi bir durumda ama daha da iyi olması lazım. İşte, 2053’te ilk 20 ülke arasına girelim diyoruz. Yüksek gelirli ülkeler ligi sınıflandırmasını ise Dünya Bankası yapıyor. Dünya Bankası da yine ülkeleri 4 gruba ayırıyor. Birincisi, düşük gelirli ülkeler; ikincisinde orta geliri ikiye bölerek söylüyorlar, alt orta gelir, üst orta gelir grubundaki ülkeler ve yüksek gelirli ülkeler. Yüksek gelirli bir ülke olmanız için nominal bazda kişi başına millî gelirinizin 13.800 doların üstünde olması gerekiyor. Biz, orta vadeli programımızda 2026 itibarıyla Türkiye’nin bu seviyeyi, bu eşiği geçeceğini düşünüyoruz. Kolay değil orta geliri geçmek çünkü eşikler her zaman zordur. Türkiye başaracak ve yaşlanmadan zenginleşecek, benim burada hiç tereddüdüm yok." Yılmaz, 'Yabancı istihdamı ihtiyacı var mı, bunu tespit ettiniz mi?' şeklindeki sorulara ise, "Vatandaşlarımızda; belli işlerde inşaatta da bunu görüyoruz, imalatta görüyoruz, madencilikte görüyoruz biraz daha zorlu ortamlarla ilgili çalışma arzusunun düştüğünü görüyoruz. Bu, gelişme süreciyle ilgili bir hadise diye düşünüyorum, zamanında belki Avrupa’da da aynı süreçler yaşandı, bizden işçiler gitti Avrupa’ya, benzer süreçleri biz de yaşıyoruz. Bu realiteleri görmemiz lazım, bunlara gözümüzü kapatamayız. Üniversite sayısının artması bunu ne kadar etkiledi tartışılabilir, gelir düzeyinin belli bir seviyeye gelmesi nasıl etkiliyor, bunu da tartışabiliriz" yanıtını verdi. "TÜRKİYE'NİN DÜZENLİ GÖÇE İHTİYACI VAR" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 'düzenli ve düzensiz göç' ile ilgili değerlendirmelerde de bulunarak, "Türkiye'nin düzenli göçe ihtiyacı var, önümüzdeki dönemde düzensiz göçle mücadele ederken düzenli göçü, ihtiyaç duyduğumuz nitelikleri iyi tespit ederek, öncelikle elbette vatandaşlarımızı daha fazla bu alanlara teşvik ederek mesleki eğitimlerle, başka çabalarla bu eksikleri gidermeye çalışmalıyız ama gideremediğimiz noktada da belli oranda bir düzenli göç, ülkeleri daha bilinçli bir şekilde seçerek, nereden ne kadar göç alacağımıza iyi karar vererek, planlayarak yapmak durumundayız" dedi. Son yirmi yılda 260 milyar dolar civarında uluslararası sermayeyi Türkiye’ye cezbettiklerini aktaran Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde bunun artarak devam etmesinin gayreti içinde olacağız tabii ki. Uzun vadeli, üretken sermayeye biz hep şunu söylüyoruz: Kim olursa olsun, gelip ülkemizde yatırım yapıyorsa, istihdam sağlıyorsa, ihracat yapıyorsa, teknoloji getiriyorsa bu bizim firmamızdır, bu gözle bakıyoruz ve bu firmaların sayısının artması için gayret ediyoruz" diye konuştu. TARIM DESTEKLERİ Tarım destekleri konusunda Hükümetin politikalarına değinen Yılmaz, "Tarım desteklerini önemsiyoruz. Farklı kalemler var. Bir defa, baktığınızda, doğrudan destek dediğimiz programlarda 91,6 milyar TL 2024 bütçesinde öngördüğümüz rakam. Tarım sektörü yatırım ödenekleri var, bu 100,6 milyar TL. Diğer taraftan, tarımsal kredi sübvansiyonları var, Ziraat Bankası başta olmak üzere, sübvanse ettiğimiz krediler var, bunlar da tarım desteği, müdahale alımları var TMO’nun, tarımsal KİT’lerin finansmanı ve ihracat destekleri var, bunlara da 191,8 milyar TL kaynak ayırıyoruz. Dolayısıyla, 2024 yılı bütçesinde tarım için toplam ayırdığımız rakam 384 milyar Türk lirası. Bunun dışında, tabii, OECD’nin tarifleriyle tarım desteklerine bakarsanız, gümrük için ortaya konulan korumalar gibi farklı unsurları da kattığınızda aslında çok daha yüksek bir destek ama dediğiniz gibi, ne kadar desteklesek az. Tarım gerçekten modası geçmeyecek, stratejik bir alan elimizden geldiğince, daha fazla imkanlar oluştukça tarıma daha çok destek vereceğiz" dedi. TÜRKİYE’NİN AB HEDEFLERİ Türkiye’nin Avrupa Birliği hedeflerine ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz şöyle dedi: "Biz aday bir ülkeyiz ama şunu da kabul etmemiz lazım: Baktığınızda AB'ye üye olan bazı ülkeler kendilerince tanımladıkları ulusal çıkarlar için veya ülkelerinin bireysel menfaatleri için, ülke menfaatleri için AB’yi kullanıyorlar Türkiye’ye karşı maalesef ve birçok alanda bizim önümüzü kesmiş durumdalar. Tek tek bu ülkeleri saymak istemiyorum ama bir anlamda kendi hesaplarını, Türkiye’yle olan hesaplarını Avrupa Birliği üzerinden görmeye çalışan ülkeler var ve bunlar büyük oranda süreci tıkamış vaziyette. Göç meselesinden enerjiye, şimdi güvenlik meselelerine varıncaya kadar Avrupa maalesef farklı iç tartışmalara girmiş durumda. Ben her zaman şunu söylüyorum, iki tane Avrupa var; Bir tanesi, bizim üye olmak istediğimiz demokratik, piyasa ekonomisine dayalı, dünyaya açık, belli medeniyet değerlerini savunan, evrensel değerleri savunan bir Avrupa, buna gerçekten hep birlikte üye olmak istiyoruz ama bir de kimlik siyaseti yapan, yabancı düşmanlığı yapan, çifte standartlar uygulayan, Müslümanlara, Türklere, yabancılara nefret suçlarını demokrasinin gereği gibi meşrulaştırmaya çalışan bir Avrupa var. Bu ikinci Avrupa’yı da herhalde hiçbirimiz arzu etmeyiz ve Avrupa’nın kendisi için de bu Avrupa tehlikeli, insanlığın geleceği adına da tehlikeli diye ifade etmek istiyorum. Bizim üyelik, adaylık sürecimiz devam edecektir ama burada tabii, Avrupa’nın tavrı önemli. Müktesebatla ilgili uyum sürecini devam ettirme, uluslararası kuruluşlarla vergisel alanda standartlara uyum çalışmalarını yürütmeye ilişkin tedbirlerimiz var, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun uyumlaştırılması, dijital pazarlarla ilgili mevzuata uyum gibi hususlar var, karbon düzenlemelerinden etkilenecek sektörler için çalışmalarımız var, burada da belli bir aşamaya gelmiş durumdayız. Özellikle, bu emisyon ticaret sisteminin kurulması konusunda belli bir olgunluğa gelmiş çalışmalarımız var, bittiğinde Meclisimizin takdirine sunacağız." "KURDA HARAKETLİLİK BEKLEMİYORUZ" Yılmaz, ortalama döviz kuru beklentilerine ilişkin, "Serbest kur rejimi uygulayan bir ülkeyiz ne bir tahminimiz var ne de bir hedefimiz var. Kur gündelik arz ve talep şartlarında, haberlere göre, gelişmelere göre değişmeye devam edecektir. Sadece uzun dönemli bazı yapısal yorumlar yapabiliriz bu konuda. Şunu söyleyebilirim bu çerçevede: Birincisi şu; nominal kur ve reel kur var, ben reel anlamda konuşuyorum tabii, enflasyondan arındırılmış anlamda kur. Gelişmekte olan bir ülkeyseniz uzun dönemde paranız değer kazanır, daha hızlı büyürsünüz. Oturmuş, olgunlaşmış ekonomilere göre uzun vadede reel bazda diyorum, nominal değil, yine altını çizerek söylüyorum paranız değer kazanır, uzun vadede bunu beklemeniz normaldir yapısal olarak. Geçtiğimiz seçim sonrası kurda önemli bir hareketlilik yaşandı; yeni politikalar, yeni bir geçiş sürecinin getirdiği bir hareketlilik yaşandı, oldukça önemli bir değişim oldu. Önümüzdeki dönemde böyle bir değişim bekliyor muyuz? Beklemiyoruz. O yaşandı zaten, o enerji diyelim boşalmış oldu. Serbest kur rejimimiz var, bir tahminimiz de yok, hedefimiz de yok" diye konuştu. YENİLENEBİLİR ENERJİDE PERFORMANS YÜKSEK Yenilenebilir enerjide oldukça iyi bir performans gösterildiğine işaret eden Yılmaz, "Hidroliğin dışında güneş, rüzgar gibi enerji kaynakların da ciddi genişlemeler var. Dolayısıyla paydaki düşüş muhtemelen diğer enerji türlerindeki gelişmelerle ilgili ancak doğal gaz sadece enerji üretmede kullanılmıyor malum, hanelerin ısıtmasında ve sanayide de kullanılan önemli bir girdi, buralarda kullanmaya elbette devam edeceğiz. Yani toplam tüketimimiz düşmüyor, bunun önemli bir kısmını inşallah kendi üretimimizle, Sakarya Gaz Sahası başta olmak üzere yerli kaynaklarla üretmeye dönük çabalarımız da elbette devam edecek" açıklamasında bulundu. Hükümetin yoksulluk konusundaki perspektifine ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz "3 düzeyli bir perspektifimiz var. En tepede makro politikalarımız var; fiyat istikrarını sağlama, büyüme ve istihdam. Bunları yapmazsanız yoksulluğu zaten azaltamazsınız. O makro politikalarınız, büyüme ve istihdam politikalarınız aynı zamanda yine fiyat istikrarına dönük politikalarınız yoksullukla mücadelenin makro çerçevesini oluşturur. ‘İkinci düzey, orta düzey’ dediğimiz yoksulluğu azaltıcı sektörel politikalardır. Eğitim, bunun başında gelir; fırsat eşitliği oluşturmak, yoksulluğun kendini yeniden üretmesini engellemek, sağlık politikaları yine öyle. Kırsal alana dönük politikalarımız KÖYDES başta olmak üzere. KOBİ politikalarımız, bölgesel kalkınma politikalarımız, bütün bunlar yoksullukla mücadele politikamızın sektörel bölümünü oluşturur. Türkiye mutlak yoksulluk sorununu çözdü; bu önemli bir başarı" dedi.
"EMEKLİLİKTE YAŞ YÜKSELTİLMESİNE İLİŞKİN BİR ÇALIŞMAMIZ YOK" Emeklilikle ilgili 'yaşı yükseltme' diye bir gündemlerinin olmadığını aktaran Yılmaz, "Şu anda, böyle bir çalışmamız yok" açıklamasında bulundu. Yılmaz, Savunma sanayi ile ilgili sorulara, "Bu yıl beklentimiz 6 milyar dolar olması, işte, plan dönemi sonunda da çok daha yüksek rakamlar bekliyoruz. Türkiye, bu anlamda gerçekten çok önemli bir sıçramayı başardı, tabii, havacılık da bunun bir parçası. Bunlar elbette stratejik ürünler. Dolayısıyla bunların paylaşılmasında, ticaretinde mutlaka belli kriterlerle hareket etmek gerekiyor. Belli platformlar oluşturarak bu teknoloji transferini savunma alanından sivil alanlara yaygınlaştırmak gerçekten önemli bir hedef. Dünyada da bunu yaptılar, Amerika Birleşik Devletleri bunun en güzel örneği. İşte ‘internet’ dediğimiz hadise öncelikle bir ordu içi haberleşme sistemiyle oluşturulmuş bir sistem. İşte, uzaya füze gönderiyorlar, sonra tencere, tava yapıyorlar. Dolayısıyla bu endüstrilerden elde edilen teknolojiyi sivil alana aktarma yönünde mutlaka daha fazla gayret sarf edeceğiz" dedi. Çocuklara okulda yemek meselesiyle ilgili ise Yılmaz, "2 milyon diye hatırlıyorum ben" dedi. Özel ihtisas komisyonlarına katılan 8.500 kişiden 3.800’ünün kadın temsilcilerden oluştuğunu da aktaran Yılmaz, "Yani ÖİK’lere katılanların yüzde 44,7’si kadın. Ayrıca, bir de kadınlarla ilgili özel bir özel ihtisas komisyonu var, ona katılan 70 kişinin 58’i de kadınlardan oluşmuş durumda, burada da yüzde 83 civarında bir oran. Kadınlarla ilgili şunu söyleyeyim, politikalarımızı özetlersek, son yirmi yılın, birincisi: Yine eğitim; en önemlisi fırsat eşitliği, yine kız çocuklarının okula gitmesi, kadınların eğitim düzeyinin yükselmesi konusu en öncelikli konumuz oldu" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, öncelikli konularından bir tanesin afet olduğunu belirterek şöyle dedi: "Afet konusu önemli, ona müsaadenizle birkaç şey söylemek istiyorum. Afetlerle ilgili, bizim Türkiye’de ‘risk kalkanı’ dediğimiz bir yaklaşımımız var, bu çerçevede yaklaşıyoruz ve bütüncül bir afet yönetimini savunuyoruz. ‘Krize müdahale’, ‘kriz sonrası toparlanma’ ve esas olarak da ‘krizler çıkmasın diye riskleri yönetme, riskleri azaltma’ başlıklarından oluşan entegre bir yaklaşımımız var. Bu çerçevede, AFAD gibi yeni bir kurumu bu dönemde kurduk; geçmişte çok dağınık bir yapı vardı, şu anda büyük oranda toparlanmış durumda. AFAD yurt içinde ve uluslararası alanda önemli bir yetkinlik kazanmış durumda, bunu daha da geliştireceğiz. Bu dönemde, bu plan döneminde, en önemli önceliklerimizden biri bu ve ilk defa bir planda afet konusu bir eksen hâline getirilmiş durumda. Yani planın 5 temel ekseninden bir tanesi afetin rehabilitasyonu ve yeni afetler oluşmasın diye alınması gereken tedbirler. Dolayısıyla, bu anlamda da afet konusuna çok daha büyük bir öncelik vermiş durumdayız. Orta vadeli programda da ifade ettiğimiz gibi, bu yıl dâhil önümüzdeki üç yılda 3 trilyonun üzerinde bir kaynağı sadece afet rehabilitasyonu için harcayacağız. Bunun dışında, kentsel dönüşümle ilgili çok önemli adımlar atıyoruz."
TÜRKİYE'DE YABANCI VE SURİYELİ GÖÇMEN SAYISI Türkiye’de ikamet eden yabancılara ilişken son verileri de paylaşan Yılmaz, yabancı sayının 4.7 milyon olduğunu bunlardan 3.3 milyonunun Suriyeli göçmen olduğunu açıkladı.